18.Eylül.2016, 22:07
|
#1 |
Senior Member
Üyelik tarihi: 10.Kasım.2014
Mesajlar: 24,915
| Günümüz Dünyasında Büyük Dinler
DİN, GÜNÜMÜZ DÜNYASININ değişmez bir olgusu olmaya devam ediyor. Tek tanrılı büyük dinlere (Hıristiyanlık, Musevilik, İslam) inananların sayısı, gerilemek şöyle dur-sun, en azından demografik ilerlemeyi izleyen bir oranda artmıştır: tartışılabilir olsa bile, yine de eğilimler hakkında bir fikir veren istatistiksel değerlendirmeler, İkinci Dünya Savaşı’nın sonundan beri, dünyadaki Hıristiyan sayısının yaklaşık iki katına; Müslüman sayısının yaklaşık üç katma çıktığını ve 1936-1944 soykırımına maruz kalan Musevilerin sayısının ise yaklaşık dörtte bir oranında arttığını gösteriyor. Doğu dinlerinin ve animist inançların gelişimini değerlendirmek daha zordur. Ama onlarda da eğilim artmadan yana-dır: Japonya’da, eski tanrılara (Karniler) inanma, Budizm ve şinto, düşünceleri etkilemeye devam etmektedir; Çin’de ve Tibet gibi bağımlı bölgelerde kâh sert, kâh hoşgörülü bir siyasetin çalkantıları eski rejimin kültlerini ve ayin usullerini ortadan kaldırmamıştır. Büyük geleneklerin dışında, yabancı bir kültüre uyma sürecine bağlı olarak veya Avrupa ve Amerika’da materyalist bir toplumun tatmin edemediği bir ruhanilik ihtiyacından doğan yeni dinsel akımlar ortaya çıkmıştır. Oldukça doğru bir şekilde « mezhep » adı verilen bu akımlar, XIX. yy’da çoğalmıştır. ABD’de güçlü medya araçları (televizyon şovları) tarafından yayımlanan mitingleri ve yayınları büyük ilgi gördü. Aynı zamanda, Protestanlığın Kuzey-Amerika kollan sınırsız şekilde çeşitlendi; Afrika ve Latin Amerika’da, İslam’dan ve Hıristiyanlık’tan doğan akımlar tektanrılı dogmaları, animizm ve tatmin edilmemiş isteklerin yüceltilmiş ifadesiyle birleştirerek, karışık inançlı ve karışık ayin usullü topluluklar oluşturdu. Eski teokrasiler döneminde olduğu gibi, din herkesin kendi vicdanıyla ilgili bir gerçek olmaktan çıkarak, toplumsal ve siyasal bir olay haline geldi: sözgelimi Polonya’daki Katolik fundamentalizmi veya İran’daki İslam entegrizmi direnme veya fetih peşindeki bir milliyetçiliğin temelini oluşturmaktadır.
|
| |