Arkası yarın diye başlattığım hikayenin on birinci bölümüdür. 13.05.14
Ali çoktan uyanmış, Ada'nın güzel yüzünü seyrediyordu. Daldı gitmiş, hayaller kuruyordu. Sanki bir eşiği atlamış ve mutluluğun içine düşmüştü.
Çalan alarmın sesiyle Ada da gözlerini araladı. Ali uzanıp telefona, alarmı durdurdu ve aklına gelen bir şarkıyı indirdi, tekrar sehpanın üzerine bıraktı. Birazdan çalardı. Bunca tesadüfün içinde teknolojinin doğru zamanı bulmasına izin verdi.
Sonra dönüp yavaş yavaş kendine gelen Ada'ya bir kez daha baktı.
"Günaydın Prenses” dedi ve burnuna küçücük bir öpücük kondurdu.
Prenses uykusu
Ada, önce bir irkildi. Bütün gecenin rüya olduğunu düşünmek işine gelirdi, uyandığında Ali hala orada olmasaydı eğer.
Bir utangaçlık, bir tedirginlik sardı Ada'yı birden. Gecenin loşluğunda sarhoş olmak kolaydı. Şimdi gün ışığı her şeyi açık ve seçik gösteriyordu işte. Ne yapacağını bilmez bir halde birden doğruldu. Gözlerini birkaç kez kapatıp tekrar açtı. Her seferinde aynı şeyi görüyor olmak onu daha çok telaşa düşürüyordu.
Ali biraz önce bütün hafızasını doldurmak istercesine Ada'yı izlemekte ne kadar haklı olduğunu düşündü ve konuşmaya başladı:
"Çocuk gibi davranmayı bırak ve korkma artık Ada. Bak, fazlasıyla gerçeğim ve buradayım. Gitmeye de niyetim yok". Anlatamıyorum
Ada sadece,
"Geç kalıyorum, işe gitmem gerek” dedi ve kalkmak için doğruldu. Ali ondan daha hızlı davrandı. Ayağa kalktı ve Ada'yı kendine çekip sarıldı. İşte o an indirdiği şarkı çalmaya başladı:
"Yaşar – Anlatamıyorum”
Bir anda ikisi de dün gece Taksim meydanında ettikleri dansı hatırladı. Ali, Ada'ya döndü ve
"Hepsi gerçekti, korkma” dedi.
Sabah sabah dans ettiler. Ada eşyalarını alıp hazırlanmak için banyoya gittiğinde aynada yansıyan yüzüne bakıp nasıl da kızardığını izledi bir süre. Bugün kesinlikle makyaja ihtiyacı yoktu. Hoş, her gün makyaja ihtiyaç duymamak için bir sebep bulabilirdi. Ama bugün gördüğü suret, şimdiye kadar gördüklerinin en güzeliydi.
Benden kaçma Ada
Artık evden çıkmalıydılar. Kapıya geldiler. Ali, kapıyı açmak için yönelen Ada'yı durdurdu. Bir kere daha sımsıkı sarıldı.
"Lütfen kaçma benden. Bu akşam buluşalım. Konuşmak istediklerim var” dedi. Ada işe Ali de evine gitti.
"Benden kaçma”… Cümle evilip devrilip Ada'nın beyninde sürekli dönüyordu. Bütün gün ne yaptı, ne yedi, ne içti hiç bilmedi. Aşk aslında böyle bir şey miydi? Ya da muhtemelen her seferinde hissettiğin duygu, bambaşkaydı…
İlk ciddi konuşma
Yine Taksim'de buluştular. Bu seferki planlanmış gerçek bir buluşmaydı. Ada sessizce Ali'yi izliyordu. Ali ise konuşmaya nasıl girse, onu bulmaya çalışıyordu.
Sonunda konuşmaya başladı.
"Benim iş için yaz boyunca Bodrum'da olmam gerekiyor Ada. Bu birkaç ay önceden yaptığım bir anlaşma ve gitmem gerekiyor”.
Ada bir anda anlamsız bir ifadeyle Ali'ye bakmaya başladı. Aslında kendi içinde dehşete bile düşmüştü. Çünkü dün gece birlikte uyuduğu, bütün gün aklından çıkaramadığı adamın ne iş yaptığını bilmediğini daha yeni fark ediyordu. Yine de bu konuya girmeden
"Git o zaman” dedi. Böylece birkaç ay görüşemeyeceklerdi ve bu konu da kapanıp gidecekti işte. Dalıp gitmişti, Ali'yi dinlemiyordu bile artık. Kaçış yolunu bulmuştu kendince…